İnsanlık için felaket senaryosu: İstanbul ve Diyarbakır için kritik tarih 2050

Sıfır Günü Kuraklığı (Day Zero Drought) bir şehrin veya bölgenin içme suyu kaynağının tükendiği, musluklardan suyun akmadığı gün olarak tanımlanıyor.

Güney Kore’deki Pusan Üniversitesi’nden bilim insanlarının yaptığı ve Antroposen Çağında Benzeri Görülmemiş Küresel Su Kıtlığının İlk Ortaya Çıkışı başlığıyla bilim dergisi Nature’da yayımlanan yeni bir çalışmada, bölgelere göre Sıfır Günü Kuraklığı’nın, İlk Ortaya Çıkma Zamanı (Time of First Emergence) hakkında çeşitli projeksiyonlara yer verildi.

Çalışmada buharlaşma, nehir akışı, su kıtlığı, barajların kuruması için geçen süre başta olmak üzere birçok parametre göz önünde bulunduruldu.

“BÖLGESEL SU KITLIĞI GÖZLEMLENEBİLİR”

Buharlaşma ve nehir akışı endekslerine göre dünyanın kuraklığa eğilimli birçok bölgesinde özellikle 21’inci yüzyılın sonlarına doğru, iklim değişikliği nedeniyle benzeri görülmemiş, şiddetli ve çok yıllık hidrolojik kuraklıklar yaşanması beklenirken, su kıtlığı endeksine göre ise gelecek dönemlerde bölgesel su kıtlığı gözlemlenebilir.

Çalışmanın yazarlarından Pusan Üniversitesi IBS İklim Fiziği Merkezi ve İklim Sistemi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Christian Franzke, doğru su kullanımında arz talep dengesinin önemli olduğunu söyledi.

Franzke, suyun verimli kullanılmasının, yeni barajlar, tuzdan arındırma veya boru hatları inşa etmekten daha hızlı ve daha düşük maliyetli olduğunu bildirdi.

Araştırmaya göre, 21. yüzyılın sonlarına doğru iklim değişikliği nedeniyle benzeri görülmemiş, şiddetli ve çok yıllık hidrolojik kuraklıklar yaşanması bekleniyor.

İSTANBUL İÇİN KRİTİK TARİH 2050

Çalışmalarında ABD ve Fransa merkezli yüksek emisyon senaryolarına göre bazı önemli noktaların Sıfır Günü Kuraklığı projeksiyonlarını incelediklerini hatırlatan Franzke, şöyle devam etti:

“Türkiye’deki bazı bölgelerde kuraklık koşulları 2000’den bu yana artış gösteriyor. ABD merkezli yüksek emisyon senaryosuna göre Adana ve Mersin 2030’da, İstanbul ve Diyarbakır 2050’de Sıfır Günü Kuraklığı ile yüzleşebilir.”

“SU KITLIĞI GIDA GÜVENLİĞİNİ ETKİLEYEBİLİR”

Su kıtlığının tarımda ürün verimini azaltabileceği ve gıda güvenliğini tehdit edebileceğini dile getiren Franzke, “Ekonomik olarak su kıtlığı yaşanan tarım arazilerinin sürdürülebilir sulama ihtiyacı, gıda güvensizliğini hafifletmek için kritik öneme sahiptir. Madencilik de dahil olmak üzere suya bağımlı endüstriler ve hidroelektrik santralleri, operasyonel aksaklıklar, enerji kıtlıkları ve ekonomik kayıplara yol açabilir.” diye konuştu.

Uzun süreli kuraklığın, tatlı su ve karasal ekosistemleri bozarak su kalitesini, biyolojik çeşitliliği ve uzun vadeli ekolojik dayanıklılığı tehlikeye atabileceğine değinen Franzke, düşük su kalitesinin su kaynaklı hastalıkların yayılmasına yol açabileceğinin ve halk sağlığı için büyük riskler oluşturabileceğinin altını çizdi.

Author: cem can

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir